emziren anneler kilo verebilir mi?

EMZİREN ANNELER KİLO VEREBİLİR Mİ?

Anne sütü doğadaki en değerli besindir. Anne sütünün verimi bebek için çok önemlidir. Sadece anne sütü ile beslenen çocukların bağışıklık sistemi daha güçlü olur ve bu sayede birçok hastalığa karşı korunurlar. Emzirme döneminde annenin kaliteli beslenmesi gerekir.

Toplumda bol şekerli ve sütlü tatlıların çok süt yaptığı düşüncesi ise tamamen yanlış bir düşüncedir. Tam tersi emzirme dönemi annenin kilo alacağı değil, sağlıklı ve dengeli beslenerek hem bebeği için kaliteli süt üretebileceği hem de doğum kilolarından kurtulabileceği bir dönemdir.

Doğumdan sonra ilk 2 aydan sonra emzirerek sağlıklı bir şekilde kilo kaybetmek mümkündür. İlk 2 ay kilo kaybında aceleci davranmamak gerekir. İlk 2 ayda biraz ağırlık artışı da görülebilir. Bu durum hormonal değişiklikler nedeniyle normaldir. İştah daha açık olduğundan vücutta yağ artışı da olabilir. Bu süreçte kalorinin çok fazla kısıtlanması yetersiz enerji alımından dolayı halsizliğe ve sütün azalmasına neden olur.

Emzirmenin ilk 3-6 ayında vücut kendiliğinden yağ yakmaya ve ağırlık kaybetmeye başlar. Yapılan araştırmalarda da emziren annelerin emzirmeyen annelere göre daha hızlı kilo verdiği görülmüştür. Düzenli ve sağlıklı beslenme ile haftada 0,5 kg ağırlık kaybının olması normaldir. Verilen bu ağırlık miktarı annenin kilosuna ve emzirme miktarına göre 1 kg’a kadar çıkabilir. 

“Peki egzersiz yapabilir miyim?” diye sorarsanız: 

Emziren annelerde ağır egzersiz sonrasın sütün laktik asit içeriği aratabilir. Artan laktik asit içeriğinden dolayı sütün tadı değişebilir. Bazı bebekler değişen bu tattan hoşlanmazlar ve sütü içmek istemeyebilirler. Bu durumun önlenmesi için annenin emzirmeden 90 dk önce veya sonra egzersiz yapması önerilir.

Son olarak, hiçbir zaman moralinizi bozmadan, sütüm artsın diye gereksiz kalorili besinler tüketmeden, bir beslenme uzmanı ile birlikte bu süreci yürütmenizi tavsiye ederim. 😊

Sevgiler

İsveç diyeti

İSVEÇ DİYETİ NEDİR?

Nedir bu İsveç Diyeti?

İsveç diyeti günümüzün en popüler diyetleri arasında yer almaktadır. İsveç diyeti oldukça fazla kiloyu kısa sürede verdirse de aynı zamanda tehlikeli bir diyet yöntemidir. İsveç diyeti genel olarak düşük karbonhidrat yüksek yağ ile beslenme temeline dayanan düşük kalorili bir beslenme planıdır. Bu diyet özellikle İsveç ve Norveç’te büyük ilgi gördüğü için İsveç Diyeti olarak adlandırılmıştır. Tüketilmesi ve tüketilmemesi gereken besinler bulunduğundan katı kuralları olan uygulaması zor bir beslenme planıdır. Kuralların birine dahi uyulmaması kaçamak olarak algılanır ve diyet bozulur, tekrar baştan uygulamanız gerekir. Tüm şartlara uyulduğu takdirde ise 13 günde 7 – 20 kg verebileceğini ve verilen kilonun geri alınmadığını vadetmektedir. 

Bu diyetin temel mantığı; metabolizmaya şok etkisi yaratmak ve olması gerekenden daha az kalori almaktır. Bu diyeti uygulayacaksanız hiçbir vitamin ve mineral eksikliğinizin olmaması gerekmektedir.! Ayrıca çeşitli hastalıklarınızın varlığı durumunda İsveç Diyeti uygulanırsa ciddi problemler ortaya çıkabilir. Kısacası diyete başlamadan önce her türlü sağlık probleminizi tedavi ettirilmeli; tedaviden sonra da diyetin uygulanıp uygulanamayacağına dair uzman bir diyetisyenden görüş almalısınız. 😊

Nasıl Uygulanır?

İsveç diyeti yaşam tarzına dönüştürülmesi kesinlikle tehlikeli olan ve kısa süreli uygulanması tavsiye edilen bir diyet şeklidir. İsveç Diyetini tam 13 gün boyunca katı belli kurallar çerçevesi içinde uygulayabilirsiniz. Eğer zorlanıp diyeti yarıda keserseniz tekrar İsveç diyetine başlamak için en az 3 ay beklemeniz gerekir. Diyeti eksiksiz uygularsanız ve tekrar isveç diyeti yapmak isterseniz 6 aydan sonra tekrar diyete başlayabilirsiniz. Ayrıca İsveç diyetini uygularken mutlaka egzersiz yapmalısınız ve günde en az 2 lt su tüketmelisiniz.

Diyette kahvaltı öğünü yok! Güne kahve ile başlıyorsunuz. 

Bu diyet, kahvaltıyı, ara öğünleri, kuru yemişleri, ekmeği ve meyveyi minimum indiren hatta reddeden bir diyet biçimidir. Bu besinlerin olmaması sebebi ile sindirim sistemimizin olumsuz etkilenmesine, B vitaminlerinin alınamamasına sebep olmaktadır. Düşük kalorili olması nedeniyle de organlarımızın çalışması için gereken enerjiyi dahi karşılayamayan bir diyet biçimidir. Diyette kas kaybı görülebilmektedir. Fakat tüm bu olumsuzluklara rağmen hızlı kilo verdirdiği için sıklıkla tercih edilmektedir.

Peki bu diyette kesinlikle yememeniz gereken besinler nelerdir?

  • Sodalar, şekerli meyve suları ve mayalı alkoller
  • Yüksek miktarda süt şekeri içerebildiğinden yağsız ve normal sütler
  • Rafine yağlar ve margarin
  • Tatlılar; pastalar, şekerler, kekler, çikolatalar, dondurmalar, granola barlar, yapay tatlandırıcılar ve şekerli süt ürünleri
  • Karbonhidrat içeriği yüksek olduğundan müsli, ekmek, makarna, pirinç, patates, patates kızartması, cips, yulaf lapası, baklagiller, baklagiller ve mercimek.

İSVEÇ DİYETİNİN 13 GÜNLÜK STANDART DİYET MENÜ ÖRNEĞİ;

1.GÜN

Kahvaltı: Sade kahve (şekersiz ve sütsüz)

Öğle yemeği: 2 adet haşlanmış yumurta + haşlanmış ıspanak

Akşam yemeği: Yağsız ızgara biftek

2. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve+ tereyağlı tam tahıllı ekmek

Öğle yemeği: 200 gr jambon

Akşam yemeği: 200 gr ızgara yağsız biftek, yeşil salata (sadece marul ve salatalık ile yapılır) ve 1 adet meyve

3. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve+1 dilim tereyağlı tam tahıllı ekmek

Öğle Yemeği: 2 adet haşlanmış yumurta+ domates salatası+ taze fasulye

Akşam yemeği: 1 dilim jambon ve yeşil salata (sadece salatalık ve marul)

4. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve+ 1 dilim tereyağlı tam tahıllı ekmek

Öğle yemeği: peynir ile haşlanmış veya çiğ havuç

Akşam yemeği: Meyve salatası ve sade (doğal) yoğurt

5. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve+ limonlu havuç (pişmiş veya çiğ)

Öğle yemeği: Çiğ domates ile ızgara beyaz balık

Akşam yemeği: Izgara biftek + yeşil salata

6. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve ve 1 dilim tereyağlı tam tahıllı ekmek

Öğle yemeği: Izgara et+ meyve

Akşam Yemeği: 200 gr derisiz tavuk+ salata

7. GÜN

Kahvaltı: Şekersiz limonlu çay

Öğle yemeği: 200 gr ızgara et ve 1 meyve

Akşam yemeği: Serbest gün

8. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve (istediğiniz kadar şeker ekleyebilirsiniz)

Öğle yemeği: 2 adet haşlanmış yumurta + haşlanmış ıspanak

Akşam yemeği: 200g Izgara biftek

9. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve+ 1 dilim tereyağlı tam tahıllı ekmek

Öğle Yemeği: ızgara et ve yeşil salata

Akşam yemeği: 200 gr jambon

10. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve + 1 dilim tereyağlı esmer ekmek

Öğle Yemeği: 2 adet haşlanmış yumurta+ domates salatası + taze fasulye

Akşam yemeği: jambon ve yeşil salata (sadece salatalık ve marul)

11. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve + 1 dilim tereyağlı esmer ekmek

Öğle yemeği: peynir ile haşlanmış veya çiğ havuç

Akşam yemeği: Meyve salatası ve sade (doğal) yoğurt

12. & 13. GÜN

Kahvaltı: Sade kahve + 1 dilim tereyağlı esmer ekmek

Öğle yemeği: Domates ile ızgara derisiz tavuk

Akşam yemeği: Havuç ile 2 adet haşlanmış yumurta

Kaynaklar

1. Çakır B., Sağlıklı Yaşam: Gündelik Hayatta Karşılaştığımız Sağlık Risklerini Azaltabilir miyiz ?, Ankara Med J, 2017;(3):179‐88 DOI: 10.17098/amj.339343

2. Centers for Disease Control and Prevention (CDC). Losing Weight. https://www.cdc.gov/healthyweight/losing_weight/index.html.

3. Bryngelsson S, Asp NG. Popular diets, body weightandhealth: What is scientifi cally documented? Scand J Nutr 2005;49(1):1520.

4. Lagiou P, Sandin S, Weiderpass E et al. Low carbohydrate-high protein diet and mortality in a cohort of swedish women. J Intern Med 2007; 261 (4): 366-74.

5. Noakes M, Keogh JB, Foster PR, Clifton PM. Effect of an energy-restricted high -protein, low-fat diet relative to a conventional high-carbohydrate, low-fat diet on weight loss, body composition, nutritional status, and markers of cardiovascular health in obese women. Am J Clin Nutr 2005; 81 (6): 1298-306.

6. Kılıç S, Ülgen P, Yıldırım F ve ark. Yüksek protein içerikli diyetin sıçan böbrek ve karaciğer dokularında yaşa bağlı olası etkilerinin değerlendirilmesi, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara, 2013

7. Dr.Baysal A, Prof.Dr Hatemi H. Sağlık ve afiyet: Haziran 2012: Sayı:5

aristo diyeti

ARİSTO DİYETİ NEDİR?

Adını vejeteryan olan ünlü filozof Aristo’dan almakta olan Aristo Diyeti sağlıklı yaşamak için yeni bir seçim olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Bu diyet biçimi en başta hormonlarınızı dengeye getirerek zihinsel ve bedensel hafiflemenize yardımcı olmaktadır. Hayatınızı bu beslenme şekline göre adapte ettiğinizde kesinlikle aç kalarak değil sağlıklı öğün tercihleri yapmayı alışkanlık haline getirerek hem fazla kilolarınızdan hem de sağlıksız beslenme alışkanlıklarınızdan sizi kurtaracak bir diyet şeklidir. 

Peki nedir bu “Aristo Diyeti”?

Aristo diyeti diğer bildiğiniz tek düze diyetler yerine aşamalardan oluşan ve yaşam tarzına dönüştürülebilecek bir beslenme tarzıdır. Diyetteki tek katı kural kesinlikle glüten içeren besinlerin tüketilmemesidir. Bu besinlere örnek verirsek; Ekmekler, beyaz un, çeşitli hamur işleri, tam buğday unu, çavdar ekmeği, bulgur, yulaf ve yulaflı bisküviler, kek, börek, poğaça olarak sıralayabiliriz. Ayrıca paketli ürünlerin tüketilmesi bu diyette yasak. 

Aristo diyeti genel olarak hayvansal gıdaların azaltılması ya da tamamen kesilmesi ile birlikte, çiğ sebze, meyve ve bakliyat tüketimine ağırlık vermektedir. Diyette bolca kullanılan sebzelerin başında; ıspanak, semizotu, karalahana, kereviz, şalgam yaprağı, Çin lahanası, börülce ve diğer yeşil sebzeler sırası ile gelmektedir.

Nasıl uygulanır?

Aslında belirli bir süresi olmayan ve yaşam tarzın olarak benimsenmesi gereken bir diyet şekli olduğu için gün sınırlaması bulunmamaktadır. Fakat ilk 21 gün boyunca hayvansal gıdaları tamamen keserek sebze, meyve ve bakliyat ağırlıklı beslenilir. Sonrasında hayvansal besinler az miktarda eklenmeye başlanabilir fakat Aristo diyeti hayvansal gıdayı bıraktıktan sonra tekrar canınızın istemeyeceğini savunmaktadır. Bu süreçte de haftanın iki günü sadece sebze ve meyve ile detoks günü olarak geçirilir. Yenilen sağlıklı besinler olarak tanımladığımız sebzelerde miktar sınırlaması yoktur. Bu tamamen diyeti uygulayan kişiye bağlıdır. Bu diyet hayvansal gıda alımını sınırlandırıldığı için vücudunuzda asit üretimi de buna bağlı olarak azalacaktır. Bu sebeple yedikleriniz sizi kolay kolay acıktırmayacak ve kendinizi sürekli aç hissetmeyeceksiniz Bu beslenme şekli ruh sağlığınıza da iyi gelecektir. Bunu bir diyet değil yaşam tarzı haline dönüştüreceğiniz için zaman geçtikçe geri kilo alımı olmayacaktır.

Kaynaklar

1. Edisan, Z , Kadıoğlu, F . (2013). Yaşam Kalitesi Kavramının Antik Dönemdeki Öncülleri . Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi , 3 (3) , 1-4 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/mutftd/issue/43194/523878

2. Bruegel M, Chevet J, Lecocq S, Animal Protein and Rational Choice: Diet in the Eighteenth Century, The Journal of Interdisciplinary History (2014) 44 (4): 427–452. https://doi.org/10.1162/JINH_a_00609

3. Gönül Ateşsaçan, Aristo Diyeti ile Yeni Yaşam: Kendine Güven ve Zayıfla, Mart 2019, ISBN 6059905420

sezgisel beslenme

BESLENMEDE FARKLI YAKLAŞIM: SEZGİSEL BESLENME

Son zamanlarda ismini sıkça duyuyoruz ama ne olduğunuz biliyor muyuz? Gelin bugün sezgisel beslenmeyi beraber inceleyelim.

Kişinin doğuştan sahip olduğu fakat maruz kalınan dış etmenler nedeni ile körelebilen, kendi açlık-tokluk sinyallerini izleyerek beslendiği bir beslenme şeklidir. Bu beslenme tarzı, size ne zaman yemeniz gerektiğini veya ne yemeniz gerektiğini söylemez.

Temel prensip; açken yemek yemek, doyduğunda bırakmaya dayanır.

Fiziksel açlık ve duygusal açlığı birbirinden ayırın!

Fiziksel açlık normal ve olması gereken bir durum olup yavaş-yavaş gelişir. Duygusal açlık ise; stres, üzüntü, sevinç, yalnızlık gibi duygu durumlarında ortaya çıkabilen yeme isteğidir. Yedikten sonra pişmanlık, suçluluk duygusu ya da kısa süreli iyi hal ortaya çıkabilmektedir.

Peki Sezgisel Beslenmeyi Nasıl Uygularız?

İlk aşama olarak kendinizi izleyerek hangi tür açlık yaşadığınızı tespit edip bunun farkına varın!

  • Diyet mantığını bırakın.
  • Bedeninizin verdiği sinyallere kulak verin, esnek prensiplere yönelin.
  • Açlığınızı sevin, doygunluğunuzu hissedin.
  • Vücudunuzu sağlıklı besleyerek açlık hissinize cevap verin.
  • Açlığınızı bir düşman olarak değil metabolik bir olay olarak görün.
  • Tokluk sinyallerinizi keşfedin, doyduğunuzda durun!
  • Yemek sırasında ara ara kendimize “Şu anda nasıl hissediyorum?”, “Bu yiyeceğin tadı nasıl?”, “Devam etmek istiyor muyum?” gibi sorular sorarak dikkatimizi yemeğimize ve bedenimize getirebiliriz.
  • Duygularınızla yiyecekleri kullanmadan başa çıkın

Zor deneyimler yaşadığımız anlarda kitap okumak, meditasyon yapmak, müzik dinlemek, arkadaşımızla bir buluşma organize etmek gibi sevdiğiniz aktivitelere vakit ayırabilirsiniz. Açlık dediğiniz o hissin duygusal boşluklarınıza dayandığını anlamaya çalışın.

Kendine iyi davran, bedenine saygı duy, tartıya odaklanma!

“Kendime iyi gelen şeyleri yiyorum” Bu bazen hamburger, bazen salata bazen de cips olabilir. Yiyecekler hakkındaki “kötü” “yasak” gibi fikirlerinizi ortadan kaldırdığınızda ve kendinize koşulsuz izin verdiğinizde zaten bedeniniz için en gerekli ve doğru seçimleri yapacağınızı görebilirsiniz.

Yeme alışkanlıklarınızı ve kendinizi keşfetmek biraz zaman alabilir, kendinizi suçlamak yerine mutlaka sabırlı olmayı deneyin.

Öncelikli hedefiniz sağlığınızı iyileştirmek ve daha iyi-güçlü hissetmek olsun. Sadece kilo vermeye odaklanmak sizi yolunuzdan saptıracaktır.

Kaynaklar:

1. Public Health Nutrition, Volume 17, Issue 8, August 2014, pp. 1757–1766 DOI: https://doi.org/10.1017/S1368980013002139

2. Appetite, Volume 160, 1 May 2021, 105093, DOI: 10.1016/j.appet.2021.105093

3. Nutr Hosp. 2015;31:995-1002. DOI:10.3305/nh.2015.31.3.7980

4. Pannicke, B., Kaiser, T., Reichenberger, J. et al. Networks of stress, affect and eating behaviour: anticipated stress coping predicts goal-congruent eating in young adults. Int J Behav Nutr Phys Act 18, 9 (2021). https://doi.org/10.1186/s12966-020-01066-8

balık tüketimi ve faydaları

BALIK TÜKETİMİNİN FAYDALARI

Balık sezonunun en canlı aylarından biri olan ekim ayında; Barbunya, çipura, kılıç, levrek, lüfer, tekir, sardalya, palamut, orfoz, traça çok lezzetlidir. Palamutunda en lezzetli zamanıdır.

Balık, yüksek kaliteli protein, iyot ve çeşitli vitamin ve mineraller dahil olmak üzere birçok önemli besin maddesi bakımından yüksektir.  Yağlı çeşitleri ayrıca omega-3 yağ asitleri ve D vitamini içerir.

Haftada en az bir porsiyon balık yemek, kalp krizi ve felç riskinin azalmasıyla ilişkilendirilmiştir.

Balık, beyin ve göz gelişimi için gerekli olan omega-3 yağ asitlerinde yüksektir.  Hamile ve emziren kadınların yeterince omega-3 almaları, ancak yüksek cıva içeren balıklardan kaçınmaları önerilir.

Balık alımı, yaşlı yetişkinlerde zihinsel düşüşün azalmasıyla bağlantılıdır.  Düzenli olarak balık yiyen insanların beyin merkezlerinde hafızayı ve duyguyu kontrol eden gri madde daha fazladır.

Omega-3 yağ asitleri hem kendi başlarına hem de antidepresan ilaçlarla birlikte alındığında depresyonla mücadele edebilir.

Balık yemek, tip 1 diyabet riskinin azalması ve diğer bazı otoimmün rahatsızlıklarla ilişkilendirilmiştir.

Bazı araştırmalar, daha fazla balık yiyen çocukların astım riskinin daha düşük olduğunu göstermektedir.

Daha fazla balık yiyen insanlar, görme bozukluğu ve körlüğün önde gelen nedenlerinden biri olan AMD riski çok daha düşüktür.