DİYETTE TAKVİYE KULLANIMI

Diyette Kullanılması Önerilen Takviyeler Nelerdir?

Diyet sürecinde tüketilen besinler kadar kullanılan vitamin ve mineral takviyeleri de büyük yer tutar. Özellikle kilo verme sürecinde kalori kısıtlaması yapıldığından bazı vitamin ve mineral depolarında eksiklikler oluşabilir. Bu durum hem kişinin genel sağlık durumunu kötü etkilemekte hem de diyet sürecinin zorlaşmasına neden olmaktadır. Bu noktada takviyelerin, besinlerin yerini almadığını, vücudun ihtiyaç duyduğu hayati öneme sahip maddelerin yeterli miktarda alınmasına destek olduğunu belirtmekte fayda vardır. Özellikle ketojenik diyet gibi kısıtlı beslenme programını uygulayan kişiler, herhangi bir kronik rahatsızlığa sahip hastalar ve sporcular için takviyelerin beslenme rutinine ek olarak önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. Bu takviyeler arasında en önemli yere sahip olan ve ismini sıklıkla duyduklarımız; d vitamini, omega 3, multivitamin, b grubu vitaminleri, c vitamini ve magnezyumdur.

D vitamini: D vitaminin vücuttaki metabolizması direkt olarak insülin ile ilişkilidir.  Bu nedenle d vitamini eksikliği oluşan kişilerde kendini aç hissetme, sürekli olarak yeme isteği, insülin direncinde artış görülebilir. Ayrıca vücutta yağ depolanması durumunun önüne geçmesi, tokluk sinyalinin ortaya çıkışında görev alması nedeniyle diyet sürecindeki en büyük yardımcılardan biri d vitaminidir.

Omega 3: Mevcut kas kütlesinin korunmasında, bağışıklık sisteminin desteklenmesinde, özellikle karın bölgesindeki yağların yıkıma uğramasında, kan şekerinin dengelenmesinde, kalp ve dolaşım sistemi sağlığının korunmasında d vitamini büyük yer kaplar. Aynı zamanda dikkat ve konsantrasyon artışı sağlaması ile çocukların beslenme rutinlerinde de takviye olarak yer alması önerilir.

B12: Genel anlamda B grubu vitaminlerine bakıldığında, besinlerin enerjiye dönüşümlerinde rol aldıkları söylenebilir. Özellikle B12’nin yağ moleküllerinin parçalanmasında ve sindirim sisteminde kullanılması, diyette eksikliğinin büyük sorunlara yol açabileceğini gösterir. B12 eksikliği sinir ve sindirim sistemini direkt etkilemekte ve diyet sürecinde daha huzursuz, sinirli, depresyona yatkın bir ruh haline sahip olma; sindirim sisteminde sorun yaşama giib problemleri beraberinde getirebilir.

C vitamini: Yağların enerjiye çevrilmesi sırasında karnitin adı verilen bir aminoasit türevi görev alır. C vitamini ise karnitinin sentezlenmesinde rol almaktadır. Bu nedenle de dolaylı olarak yağların yıkımında c vitaminin önemi ortaya çıkar. Sabah saatlerinde ya da egzersiz öncesi c vitamini alımı, yağ yıkımına destek olarak kilo verme sürecini hızlandırır. Aynı zamanda karbonhidrattan kısıtlı diyetlerde oluşan halsizlik, yorgunluk gibi semptomların giderilmesinde de c vitamini katkı sağlar.

Vitamin takviyeleri her ne kadar diyet sürecine büyük katkıda bulunsalar da en iyi ve en doğru vitamin takviyesi kişilerin kan bulgularına ve beslenme rutinlerine göre değişiklik gösterir. Bu nedenle diyet sürecinizi vitamin takviyesi ile sağlıklı bir hale getirmek ve kolaylaştırmak isterseniz, doktorunuza ya da diyetisyeninize danışmanız en sağlıklı seçenektir.

BROMELAİN

Bromelain Nedir, Ne İşe Yarar?

Bromelain kısaca ananastan elde edilen ve sindirime yardımcı olan bir protein enzimi olarak bilinir. Enzimin içerisinde yer alan bazı asidik ve protein sindirimine yardımcı olan maddeler, çok eski tarihlerde keşfedilmiştir. Bu sebeple de insanların bromelainin faydalarından uzun süredir yararlandığını söyleyebiliriz. Bromelainin faydalarına ve kullanım alanlarına bakıldığında ise daha çok sağlık ve kozmetik sektörlerinin ön plana çıktığı görülür. Kalp ve damar hastalıkları, solunum yolları enfeksiyonları yanık ve yara tedavilerinde çok önemli rol oynayan bir enzim olduğundan bu hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde sıklıkla kullanılır. Aynı zamanda kozmetik sektöründe de pek çok üründe bağlayıcı madde ve kırışıklık giderici olarak kullanılan bromelainin en önemli görevi ise sindirim sisteminde ortaya çıkar.

 Bromelain tüketimi; mide ağrılarının giderilmesi, vücuttaki fazla ödemin uzaklaştırılması, kasların gevşemesi ve sindirimin kolaylaşması gibi pek çok faydayı beraberinde getirir. Sindirim sistemi üzerinde gerçekleşen bu durumlar, en çok da kişilerin kilo verme süreçlerinin hızlandırılmasında kullanılmaktadır. Kilo verme sürecindeki bir diğer önemli etkisi ise leptin hormonu üzerinedir. Leptin, vücudun ağırlık kontrolünden sorumlu hormondur ve herhangi bir inflamasyon durumunda etkinliğini kaybedebilir. Bu durumda bromelainin görevi leptinin etkinliğini geri kazandırarak inflamasyon nedeniyle kilo alımını engellemektir.

Bromelainin doğal yolla alımı en çok ananas tüketimi ile mümkündür. Ananasın gövdesi, meyvesi ve suyunun tüketimi ile vücuda yüksek miktarda bromelain alınabilir. Aynı zamanda hap formunda bromelain takviyeleri de bulunmaktadır. Olası yan etkileri arasında sindirim sistemini hızlandırması nedeniyle ishal, menstrual kanamanın artışı, mide bulantısı yer almaktadır. Aynı zamanda kan sulandırıcı ilaç kullanan kişilerde morarma, burun kanaması gibi yan etkilere sebep olabileceğinden kullanımı önerilmez. Kilo verme sürecinde doğal yollarla sindirim sistemini düzenlemek, ödem atımını sağlamak, bağırsak hareketlerini düzenleyerek gaz probleminin önüne geçmek isteyen ve ananas alerjisi bulunmayan kişiler bromelain takviyesi ile bu isteklerini gerçekleştirebilirler. Yapılan çalışmalar, kronik ödem problemi olan kişilerde, bir haftalık kısa bir sürede dahi ödem sorununun büyük ölçüde ortadan kalktığını gösterir niteliktedir. Bromelainin bu faydalarından yararlanmak ve sağlığınızı koruma, kilo verme sürecinde destek almak adına doktorunuzdan ya da diyetisyeninizden bilgi almanız sizin için en doğru seçenektir.

Düşük Karbonhidratlı Diyet

Düşük Karbonhidratlı Diyet Nedir, Nasıl Uygulanır?

Düşük karbonhidrat oranına sahip diyetler, kısa süre içerisinde özellikle fazla yağlarından kurtulmak isteyen kişilerin başlıca tercihleri arasında bulunuyor. Diyette karbonhidrat alımının sınırlandırılası ile vücudun enerji kaynağı kullanımı olarak yağ dokusunu kullanmaya yöneldiği görülür. Bu durum, düşük karbonhidratlı beslenen kişilerin kısa vadede yağ kaybı yaşamalarına ve beraberinde de vücutlarında gözle görülür bir incelme kaydetmelerini sağlar. Bu anlamda özellikle rafine şeker olarak nitelendirdiğimiz; ekmek, makarna, paketli gıdalar, reçel, meyve suları gibi besinlerin tüketimi bu diyette tamamen sınırlandırılmalıdır.  

Düşük karbonhidratlı diyet listeleri incelendiğinde bazı durumlarda ketojenik diyet ile karıştırılabildiği görülür. Ketojenik diyette kişilerin yiyebileceği besinlerin miktarı ve çeşidi çok daha azdır. Düşük karbonhidratlı beslenme planlarında bazı fruktoz miktarı az olan meyvelerin, yulaf, çavdar, chia, kinoa gibi sağlıklı karbonhidrat çeşitlerinin az miktarda da olsa yer aldığı görülür. Fakat ketojenik diyette bu besinlerin çok az miktarda tüketimi bile yağ yıkımının başladığının göstergesi olan ketojenezin sonlanmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle diyabet hastaları, hipoglisemi hastaları gibi karbonhidrat yokluğu durumunda sağlık problemleri yaşayabilecek kişiler ve ketojenik diyeti uygulayamayacağını düşünen kişiler için düşük karbonhidratlı diyetler iyi bir alternatif olabilir. 

Düşük karbonhidratlı diyetlerin ve ketojenik diyetlerin ana fikri, yağdan ve glikozdan elde edilen enerjilerin karşılaştırılmasıdır. 1 birimlik bir yağ hücresi vücutta 130 ATP’ye yani kullanılabilecek enerji miktarına dönüşürken, 1 birimlik glikozun yani karbonhidrat içeriğinin 35-40 ATP ortaya çıktığı biliniyor. Fakat bu hücrelerin enerji olarak kullanılabilmesi, öncelikli olarak vücutta dönüşüme uğramaları ile mümkün. Bu dönüşüm sırasında ise glikozun yağ hücresine oranla 10 kat daha fazla serbest radikal orta çıkardığı görülür. Bu durum fazla miktarda glikoz tüketiminin yağ tüketimine oranla vücutta çok daha fazla atık oluşturduğunu ortaya koyuyor. Böylelikle düşük miktarda ve sağlıklı karbonhidrat kaynaklarının bulunduğu, yağ ve protein oranlarının doğru oranda olduğu, karbonhidrat kaynaklarının proteinler ile desteklenerek kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olduğu kişiye özel hazırlanan beslenme planlarının sağlıklı bir şekilde kilo vermek isteyen kişiler için doğru bir alternatif olduklarını söyleyebiliriz. 

Peki sağlıklı karbonhidrat kaynakları nelerdir? Bu soruya cevap olarak genellikle kinoa, chia, yulaf gibi besinler verilse de bilinenin aksine sebzelerde, meyvelerde, kuruyemişlerde hatta peynir, yoğurt gibi süt ve süt ürünlerinde bile karbonhidrat bulunur. Bu sebeple ekmek grubu olarak nitelendirdiğimiz pilav, makarna, hamur işleri gibi besinlerin hiç tüketilmediği günlerde dahi vücudunuza yeterli miktarda karbonhidrat alabilirsiniz. Fakat bu aşamada bir uzman yardımına ihtiyacınız olduğu bir gerçektir. Kişilerin kendilerine uygun şekilde ve miktarda bir beslenme planına sadık kalmamaları, ‘’low carb flu’’ adı verilen, grip benzeri semptomlar gösteren hastalığa sebep olabilir. Bu sebeple düşük karbonhidratlı beslenerek sağlıklı bir şekilde kilo vermek isteyen kişilerin bir beslenme uzmanı ile ilerlemeleri bu yolda en doğru seçenektir.